10 Nisan 2014 Perşembe

Kutsal tarih yaklaşıyor


Hristiyan aleminin en kutsal yerlerinden biri olan Büyükada’daki Ortodoks Aya Yorgi Kilisesi’ne, her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde gelen, her dinden ziyaretçilerin akın etmelerine son on üç gün kaldı.

Büyük Ada’da Yücetepe’de bulunan Aya Yorgi Kilisesi özellikle 23 Nisan ve 24 Eylül aylarında ziyaretçi akınına uğruyor. Büyükada'nın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi Tepesi'nde bulunan  Aya Yorgi Kilisesi’ne, uzun ve dik bir yokuşu deyim yerindeyse tırmanarak  varıyorsunuz. Saint George adına inşa edilmiş olan kilisenin orijinal adı Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı. Manastır, Ortodoks kilisesinin otoritesi olarak görülen Başpiskoposluğun, Türkiye’de kabul ettiği manastır olma özelliğini de taşımakta.

Özellikle 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde adaya gelen ziyaretçiler, Aya Yorgi yokuşunu çıkarken, dileklerinin gerçekleşmesi için ağaçlara ve bağlayabildikleri her yere, mendil ve eşarp gibi çeşitli şeyler bağlıyorlar. O tarihlerde adaya giderseniz her yerde makarayla ip satıldığını göreceksiniz. İnsanlar, yokuşun en altından başlayarak Aya Yorgi’ye varana kadar bu ipleri makaradan açıyorlar ve eğer hiç konuşmadan bu şekilde kiliseye varırlarsa dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar. Ayrıca yokuşu çıkan genç yaşlı herkes çeşitli dilek dileme yollarına başvuruyor. Örneğin, yaşlı bir teyzenin, hiç yorulmadan o dik yokuşu çıktığını ve ev dilediği için taşları birbirinin üzerine koyarak onları sırayla dizdiğini gördüm. Ortodoks Yrd. Doç. Dr. Mimar Apostolos Poridis’in söylediğine göre, kilisenin inşa nedeni olan Aziz Yorgi‘nin ikonası genel inanca göre mucizevi:
“Bizim dinimizde buradaki ikonaların hastalıkları iyileştirdiği inancı hakimdir. Yürüyemeyen birini yokuştan çıkartıp Aya Yorgi’ye getirdiklerinde o kişi yokuşu kendisi yürüyerek indi.”  Hristiyan inanışına göre, Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanların  yarı hacı sayıldığı söyleniyor. Ama Poridis bu söylentiyi kabul etmiyor: “Benim inancıma göre Efes’teki Meryem Ana Kilisesi’ne gidildiğinde hacı olunur.”

Kimileri için, tanrıya giden yolda azimle ve sabırla yürümek anlamına gelen, ucu görünmeyen dik yokuş, kimileri için eğlence kaynağı. On beş yıldır Büyükada’da yaşayan 25 yaşındaki Eylül Çevik Aya Yorgi’nin adalılar için bir etkinlik olduğunu söylüyor: “Biz dolunaylarda çıkar oraya içmeye gideriz. Yaz gelince tırmanırız gece kamp kurarız kilisenin önünde. Adalılar için artık dini değerini kaybetmiş olmasına rağmen Aya Yorgi, adanın en güzel noktasıdır. Özeldir her gidiş.” Eylül Çevik, adanın kalabalık halini sevmediğini vurgulayarak, kendisinin 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde Büyükada’dan gittiğini söylüyor..
Ziyaretçilerin Büyükada’ya akın ettiği ve insanların, adada kalabalıktan dolayı neredeyse yürüyecek yer bulamadıkları 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinin önemi nerden geliyor?

Ortodoksların insan isimlerini yılın her bir gününe yayarak kutladıkları “isim günleri” var. 23 Nisan ve 24 Eylül de bu isim günlerinden. Ortodokslar, 23 Nisan’ı Yorgoların isim günü yani Aziz Yorgo bayramları olarak belirlediler. Bu yüzden özellikle Doğu Ortodoks ve Katolik ülkelerinde 23 Nisan, her yıl ismi Yorgo olanlar için kutlanıyor. Bu tarih, Saint George yani Aya Yorgi’nin ölüm tarihi.
24 Eylül’ün isim kutsallığı ise bambaşka. 24 Eylül, Hristiyan aleminde kutsal olan Ayie Thekla’nın (Azize Thekla) anıldığı gün…

Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Paulus’u dinleyerek Hristiyanlık dininden etkilenen 17 yaşındaki Azize Thekla, Konya ve çevresinde Hristiyanlığı yaymaya çalışırken Romalı putperestlerin ağır işkencelerine maruz kalıyor. Her seferinde mucizelerle hayatta kalan Thekla, kaçarak Silifke’deki yeraltında bulunan bir mağaraya saklanıyor. Azize Thekla’nın içinde yaşadığı, bugün Silifke’de bulunan ve “Meryemlik” adı verilen, Hristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden olan mağara, günümüzde yeraltı kilisesi olarak kullanılıyor ve Hristiyanlarca kutsal sayılıyor. Hristiyanlar, Azize Thekla’yı anmak için her 24 Eylül’de Aya Yorgi’ye geliyorlar.

Aya Yorgi’nin yapılış hikayesine gelecek olursak…
Agios Georgios Kilisesi (Aya Yorgi Kilisesi) ilk olarak Bizans döneminde 10.yy da İmparator Nikiforos Fokas tarafından yapıldı.  1204 yılında gerçekleşen 4. Haçlı Seferi sırasında Latinler tarafından tahrip edildi. 1302 yılındaki başka bir korsan saldırısında ise binaları tekrar yandı.  Bunun üzerine rahipler aziz Agios Georgios’un ikonasını ulaşılması ve bulunması zor bir yere gizledikten sonra bölgeyi terk ettiler. Bundan yüzyıllar sonra azizin ikonası  Mora Yarımadası’ndan bir çoban tarafından, rüyasına giren Aziz Agios Georgios’un yönlendirmesi ile  bulundu. Bundan sora Patrikhane kayıtlarına göre , kilise 1751-1752 yıllarında rahip İsaias tarafından tekrar yapıldı. 1908 yılında bas rahip Dionisos tarafından günümüzdeki kilise binası inşa edildi.

Dilden dile anlatılarak günümüze kadar gelen Mora’lı çoban IV. Murad zamanında Aya Yorgi ikonasını buldu. Çobanın hikayesi ise şöyle…

Çobanın rüyasına üç gün üst üste Aya Yorgi (Saint George) girer ve ondan uzun yokuşu çıkmasını, çan seslerini duyduğu anda bulunduğu yeri kazmasını söyler. Çıplak ayaklarıyla yokuşu tırmanan çoban, tepeye yakın bir yerde çan seslerini duyar ve bulunduğu yeri kazmaya başlar. Saint George'un denizden çıkan bir canavarı mızrağı ile öldürdüğü bir ikona bulur. Bizans döneminde işgal edilen Prinpiko Adası’nın papazları, bu ikona ve diğer bazı kutsal eşyaları buraya gömmüşlerdir. Çobanın bulduğu bu ikona şimdi kilisede sergileniyor.

Mimar Poridis, Aya Yorgi Kilisesi’nin kubbeli, dikdörtgen ve haç planlı olduğunu söylüyor. Bu özellik kilisenin dışında da yani çatı yapısında da kendini gösteriyor.  Poridis, bu plan tipinin kronolojik olarak 9.yy Bizans dönemi kilise mimarisi izlerini taşıdığını belirtiyor.  Mimar Poridis, kilisenin iç mekanında, kalem işlerinin bulunduğunu ve bu işlerin yapılmış olduğu dönemin genel beğenilerine uygun olarak gölgeli Osmanlı Baroku tarzında olduğunu da söylüyor.

Havari: İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği oniki yardımcısı ve öğrencisinden her biri.
İkona: Ortodoks kiliselerinde kutsal resimlere verilen ad.

Osmanlı Baroku : Batı tarzdaki sanatlardan etkilenerek oluşturulan 1720-1830 yılları arasında süren bir sanat görüşüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder