26 Ekim 2012 Cuma

BİLGİ'DE EYLEM VAR


Bilgi Üniversitesi’nin akademisyen ve personeli, Sosyal-İş Sendikası desteğiyle, kendilerine hak ihlali yapıldığı iddaasıyla Santral kampüsünün çimenlerinde eylem yapıyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin akademisyen ve personelleri, yönetim tarafından işten atılma ve kendilerine, hak kaybına uğrayacakları yeni bir sözleşme imzalatılmak istendiği gerekçeleriyle Santral kampüsünün çimenlerinde oturma eylemi yapıyor. Eylül ayından beri eylemlerini sürdüren işçilerin bugüne kadar yaptıkları faaliyetler; Karşılaştırmalı Edebiyat bölümü öğretim üyesi ve Taraf Gazetesi yazarı Murat Belge ve Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile açık hava dersleri yaparak öğrencilere seslenmek, rektörlüğe bir yürüyüş düzenleyerek topladıkları imzaları teslim etmek ve basın açıklaması yapmak oldu.

İşçilere destek vermek için Eşitlik ve Demokrasi Partisi eylemdeydi. Sendika mücadelesinin çok önemli olduğunu vurgulayan parti üyeleri şunları ekledi: “Destek olunmazsa işten atılanların sayısı bu kadarla kalmayacak, artacak. Bu eylemi tek bir koldan yürütmenizi, gücü tek bir elde toplamanızı öneriyoruz. Bu sayede daha olumlu bir tepki almanız kaçınılmaz olacaktır”.

İşlerine her gün kovulacakları düşüncesiyle gittiklerini söyleyen öğretim üyeleri “ Bizden, tatilimizi 3 hafta indiren, ders saatimizi 13’den 15’e çıkaran, geçici hoca olarak kaydedildiğimiz bir sözleşme imzalamamız istendi. Ama bazılarımız imzalamadı. Bu yüzden işten kovulma korkusu yaşıyoruz. Bizler maillerimizin sansürlendiği büyük bir baskı ve korku olan bir yerde çalışıyoruz. Şuan iyiki buradayız ve iyiki burada birbirimizden güç topluyoruz.”  açıklamasını yaptılar.

Sosyal-İş üyesi ve dershane öğretmeni Duygu Semiz “Bizim giremediğimiz yerlerde sizler varsınız.” diyerek öğrencilere seslendi, destek olmalarını istedi ve ekledi: “ Uzun süredir temizlik personelinin, öğretim görevlilerinin ve tüm çalışanların örgütlenmesi için uğraşıyoruz ve biz, burada bir ilki gerçekleştiriyoruz. Bu aynı zamanda öğrencilerin de katılması gereken, bu şekilde güçleneceğimiz bir süreç. Bizler korkmadan devam edeceğiz, herkesden destek bekliyoruz. Sadece 5 günde 700 öğrenci imza attı. Bu durum, öğrencilerin ne kadar çok destek verdiğini gösteriyor. Bunun devamını bekliyoruz.”

Sosyal-İş Genel Sekreteri Celal Uyar da oradaydı. Uyar, çalışma bakanlığına isyan etti. Bakanlığın müracaatlarını 10 aydır beklettiğini ve sendika oluşturabilmek için gerekli olan haklarının verilmediğini söyleyen Uyar, öğrencilere, “Siz de bir çoğumuz gibi bu sistemin bir parçası olacak ve işçileştirileceksiniz.” diyerek seslendi ve ekledi: “Büyük olasılıkla hepimiz için olumsuz getiriler oluşturacak olan yeni yasalar çıkarılacak. Okulda sizleri müşteri olarak görüyorlar. İş yerini rahatsız etmenın yolları müşterilerden geçer. Sizin desteklerinizi bekliyorum ve emeklerinizi talep ediyorum. Hedefimiz toplu sözleşme yapmak. Ancak örgütlenmeyle bir şeyler yapabiliriz. Tabii bunu sendika desteğiyle yapıyoruz, aksi halde yasalar buna, sendikasız izin vermiyor."
İmzalatılmak istenen yeni sözleşmeyle yıllık izin sürelerinin ve ücretlerinin düşürüleceğini, güvencesiz çalışacaklarını, akademik özgürlüğün sınırlandırılacağını ve iş yüklerinin artacağını iddaa eden ve İş Yasası’nın 22. Maddesine göre bu duruma karşı çıkma haklarının olduğunu söyleyen işçilerin iddaalarına, Bilgi Üniversitesi Genel Sekreter yardımcısı Elka Demir Özkan şöyle cevap verdi: “ Bilgi Üniversitesi olarak fiziksel bir küçülme yaşıyoruz. Bundan dolayı bazı arkadaşlar gönüllü olarak bazı arkadaşlar da küçülmenin getirdiği süreçle ayrıldılar. İdari personel için söylüyorum ki, haklarının düşürüldüğü böyle bir sözleşmenin varlığı doğru değil, böyle bir şey yapmak mümkün de değil. Zaten artık herşeye ulaşmak çok kolay. Eğer böyle bir durum olsaydı ilgili yerler tarafından ulaşılıp müdahale edilirdi. Ben 15 yıldır burada çalışıyorum benim bile herhangi bir sözleşmem yok. Bizim herhangi bir sözleşme imzalatmak gibi bir çabamız yok”.

Oturma eylemlerine halen devam eden ve sonuna kadar direneceklerini belirten işçiler, açık hava derslerinin devamını getirmeyi planlıyorlar.

21 Ekim 2012 Pazar

Osmanlı Temalı Yerli Filmler


                  Eve Giden Yol

Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu, Melisa Sözen, Emre Altuğ, İrem Altuğ, Metin Akpınar, Ali Sürmeli, Ege Aydan, Aykut Oray, Ümit Çırak, Numan Acar, Hilmi Özçelik, Onur Gürsoy, Sadık GürbüzYönetmen: Semir AslanyürekSenaryo: Semir Aslanyürek, 2006, Dram.
Filmin hikayesi Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na girdiği dönemde Anadolu’nun güneyinde ve bugünkü Suriye topraklarında geçiyor. Köyün ağasının kızı Safiye ve yetim Mahmut birbirlerine aşıklar. Gençler bir gün, köyden birine yakalanırlar. Bu durum Safiye’nin babasının kulağına gider. Mahmut ve kızını birbirlerinden uzaklaştırmak için haince bir plan yapar. Ağa, köy civarında tecavüze uğrayan kızların öldürülmesine karar verir ve bunu yapacak gençler kurayla belirlenir. Bu kurada hile yaparak Mahmut’un ‘kan gölü’ ne, kızları öldürmek için gitmesini sağlar. Ancak Mahmut bunu yapamaz ve kaçar. Hikayemiz burdan sonra başlar.
Film Suriye civarında geçmesine rağmen, bazı sahnelerde Ege yöresinden zeybek oynanması şaşırtıcı bir unsur. Türü dram olan filmde, müzikler, sahnelere göre uyumlu bir şekilde değişiklik gösteriyor ve kısa sürüyor. Özellikle asker çatışmalarının bir hayli inandırıcı olduğu ‘Eve Giden Yol’ da, bir o kadar az komik unsurlara yer verilmiş ve bu unsurlar tadında bırakılmış. Rastlantıların önemi, özellikle Safiye’nin kaçırıldığı sahnede üst seviyede. Bazı sahnelerde küçük unsurların gizli kalması merak uyandırıyor.

         İstanbul Kanatlarımın Altında

Oyuncular: Ege Aydan, Okan Bayülgen, Haluk Bilginer, Savaş Ay, Burak Sergen, Zuhal Olcay, Beatriz Rico
Yönetmen: Mustafa Altıoklar
Senaryo: Mustafa Altıoklar, 1996, Fantastik, Dram, Duygusal, Macera.

Film 4. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçma sevdasını konu alıyor. Filmin başında çoğu olayın padişahın dışında gerçekleşmesi, bir saray çalışanının padişaha saldırması ve kimsenin bunu umursamaması sahnenin gerçeklik açısından inandırıcılığını kaybettiriyor. Murat’ın İstanbul’da düzeni tekrar sağlamaya çalışmaları, 4 arkadaş olan karakterlerimizle
( Hazerfen Ahmet Çelebi, Lagari Çelebi, Bekri Mustafa ve Evliya Çelebi) beraber içki içmesi, aynı yerlere gitmesi, onlarla kendisini tanıtmadan beraber olması sonucunu doğuruyor. Murat, Ahmet ve Hasan’ın uçma isteklerini, bu amaçları için kuş vücuduyla insan vücudunu karşılaştırmak amacıyla bir ölünün vücudunu kesmelerine şahit oluyor ve onları yargılıyor. Filmde Okan Bayülgenin (Hasan) uçmak hakkındaki düşüncelerini, padişahı ikna etmeye çalışmasını içeren sahnede başarılı performansını görüyoruz. Hasan’ın bu konuşmaları padişahı ikna ediyor ve uçmayı gerçekleştirmelerine izin veriyor. Senaryo bu şekilde ilerliyor.
Filmde zaman zaman, hikayenin akışında komik unsurlar barındırılıyor ve tekrar hikayeye dönülüyor. ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ ki müzik hikayeye masalsı bir sunuş katıyor. Filmin sonunda Ahmet Çelebi’nin yoğun baskıya rağmen (Murat’ın olumlu düşüncesinden vazgeçmesi) Galata Kulesi’nden atlayıp uçması seyirciyi filme daha da bağlıyor. Eğer gerçek bir sinema severseniz ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ ki , Türk sinemasının dönüşümünü görmenizi tavsiye ederim. Film, Siyad  1995-96 Sinema Ödülünü ve En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülünü Uğur İçbak aldı. Geçmiş günlerde Show Tv’nin İstanbul Kanatlarımın Altında’yı dizi yapmak için bir proje hazırlığında olduğu gündeme gelmişti.