6 Ekim 2013 Pazar

“Her hafta birkaç kez savcılığa gidiyoruz”

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 5 Ekim Çarşamba günü Şeffaflık Derneği’nin düzenlediği konferansta, “Medya-Sermaye İlişkilerine Alternatif Arayışlar-T24 Örneği” başlığı hakkında konuşan T24 genel yayın yönetmeni Aydın Akın, T24’de finansal problemleri olduğu ve genç muhabirleri olduğu için,  hem finansal hem de editoryal problemler yaşadıklarını ve Türkiye’deki medyanın içinde bulunduğu durumu anlattı.
Alternatif medyanın örneklerinden olan T24’ün genel yayın yönetmeni Aydın Akın, düzenlenen Şeffaflık Konferansı’nda, yaşadıkları sıkıntılardan ve nasıl aştıklarından bahsetti.
Kaynak göstermeye rağmen bize açılan davalar var
Engin, Türkiye medyasının bir şeyi bir yerden aldığında kaynak göstermeme gibi bir alışkanlığı olduğunu, T24’de de bu durumun yaşandığını şöyle anlattı:
“ Kaynak göstermemeyi bizim çocuklar da yaptı. Düşük oranda olmasına rağmen Twitter’da çok tartışıldı T24 haber çalıyor diye. Halbuki o genç arkadaşlarımızın unutması, ihmali oluyordu. Sistematik olarak kaynak göstermemek gibi bir şeyimiz yok. Fakat kaynak göstermeye rağmen açılan davalar var. Örneğin, Doğan Grubu’ndan Hürriyet kaynak göstermemize rağmen, ‘Bizim haberimizi kullandı, bizim fotoğrafımızı kullandı.’ diye çok fazla dava açıyor. Her hafta birkaç kez savcılığa gidiyoruz.”
“ ‘Sözde’ yi editörlerin dilinden atmak 2-3 yılımızı aldı.”
Engin, “Dili nedeniyle bizi utandıran çok haber oldu” diyerek, “sözde” kelimesini, editörlerinin dilinden atmanın yıllarını aldığından bahsetti. “Terörist başı, terör örgütü lideri, bebek katili laflarını atmak çok uzun süre aldı. Bu tip şeylerimiz çok azaldı ama hala devam ediyor.“ diye ekledi.
“Habercilikte çok hata yaptık hala da yapıyoruz çünkü çok genç insanlarla çalışıyoruz” diyen Engin, muhabirlerinin enerjilerinden yararlandıklarını, karşılığında da çok düşük ücretler verebildiklerini söyledi.
“Dinç Bilgin’in ‘Ayda yirmi beş bin dolar Mehmet Barlas’a veriyordum’ dediği parayla biz T 24’ü  yayınlıyoruz”
Engin, T24’de para sıkıntısı çektikleri için bazı girişimlerde bulunduklarını söyledi. O girişimleri şöyle anlattı:
“Finansal sıkıntılarımızı aşmak için medya dışından bazı şirketlere gittik. Sizin internet sitelerinizdeki fotoğraflarınız çok kötü, metinleriniz berbat, bunlar için ajansınıza ne kadar ödüyorsunuz diye sorduk. Örneğin, bir şirket, sitesine yemek tarifi koymuş iki aydır orada duruyor, bunun için aylık dokuz bin dolar ödüyormuş. Siteye ilgi bekliyorlar ama düşünmemişler hiç nasıl ilgi çekeceklerini. ‘Biz dokuz bin dolara yaptığınızı üç bin dolara yapalım, fotoğraflar çok daha iyi olsun, videolarınız olsun’ dedik. ‘Eğer sizlerle anlaşırsak biz bağımsız bir gazetecilik girişiminde bulunacağız’ dedik ve gerçekten de yaptık. Onlar çok memnun oldu biz de ayda yaklaşık otuz bin lira gelir elde ettik.”

T 24’ü 1 Eylül 2009’da bu şekilde yayına soktuklarını söyleyen Engin, “Arkadaşlarımızın ücretleri, sigorta, yemek paraları, vergiler, yol paraları, ofisimizin kirası, telefon paramız hepsi bu paranın içinde. Dinç Bilgin’in ‘Ayda yirmi beş bin dolar Mehmet Barlas’a veriyordum’ dediği parayla biz T 24’ü  yayınlıyoruz. Biz yaptığımız küçük bütçeyle şunu söyleyebiliyoruz, ayda yüz bin liraya vergisi ödenmiş, bir net gelirle Türkiye’de gazeteciliği değiştirebilirsiniz. Gezi sürecindeki o beğenmediğimiz hakim yapıyı gazetecilik adına yıkabilirsiniz. T24’ün bizim için en ilham verici tarafı bu” dedi.
Yazarlar T24’ü tercih ediyorlar
Engin, yaşadıkları sıkıntılara rağmen, T24’ü tercih eden çok yazar olduğunu söyledi. “Medyanın içinde bulunduğu durum nedeniyle önemli gazetecilerin kalemlerinin ucuna bir şey geldiğinde tercih ettikleri yer oluyoruz” diyen Aydın Engin şöyle anlattı:
“Sağcılık-solculuk diye bir takıntımız da yok, nefret söylemleri de. Ayrıca burada kötü görünmeyeceklerini biliyorlar. Halbuki çok daha fazla tıklanan sitelerde yazabilirler. Fakat o sitelerin içinde görünmek istemiyorlar. T 24 habercilere hiçbir engel koymuyor bu yüzden yazarlar bizi tercih ediyorlar. Tabii biraz da tasarımından hoşlanıyorlar.”
Söyleşilerde hassasiyet
Engin, söyleşilerde çok hassas davrandıklarını şu cümlelerle anlattı:
“ İnsanlar bizlerle konuşurken belki kastetmek istemediği ifadeler kullanmıştır, istediğini çıkarsın istediğini eklesin diye düşünerek, her zaman söyleşileri onlara gönderdik ve onay aldıktan sonra yayınladık. Gülriz Sururi hariç. Kendisi yapılmış söyleşinin iptal edilmesini istedi biz de böyle bir şeyin olamayacağını söyledik.“
“Yeter ki söyleyecek sözü olsun”
Engin, kutuplaşmalar ve işten çıkarılan gazeteciler hakkında şunları söyledi: “Bize hangi yazar başvursa biz kabul ediyoruz. Teklif götüremiyoruz çünkü telif ödeyemiyoruz. Dolayısıyla bu kadar doldur boşalt yapılan bir dönemde insanların yaşadığı bir sorun sizin için fırsata dönmüş oluyor ve gerçekten çok çirkin oluyor. Bir arkadaşınız ya da önemli bir yazar işini kaybediyor biz ‘Bize gelebilirsiniz ama biz para veremiyoruz’ diyemiyoruz. Çünkü bu fırsatçılık oluyor” diyen Engin ekledi:
“Ama başvuranları kimseye hakaret etmiyorsa kabul ediyoruz ve çok eleştiri alıyoruz. ‘O nasıl yazar burada?’ diyen çok insan oldu. Burada Atatürkçü de İslamcı da yazıyor, yeter ki söyleyecek sözü olsun.”
Alper Görmüş T24 de yazmaya devam ediyor
Bir çok gazetede çalışmış olan, kapatılan Nokta Dergisi’nin genel yayın yönetmeni ve şuanki Türkiye Gazetesi yazarı Alper Görmüş’ün T24 den neden ayrıldığı sorusuna “Aslında gitmedi. Biz Alper Görmüş’e herhangi bir ödeme yapmıyorduk. Türkiye Gazetesi ona teklifte bulunmuşlar. O da onlara ‘Türkiye Gazetesi’nde yazacağım ama o sevdiğim uzun yazıları T24’de yazmaya devam edeceğim’ demiş. Türkiye Gazetesi de kabul etmiş. Bana sizin için bir sakıncası var mı diye sordu. Niye olsun ki dedim ben de.”
Türkiye’de eleştiriyi işlevsizleştiren bir aşırılık var
Doğan Akın, Alper Görmüş’e yapılan eleştiriler hakkında şunları ekledi: “ Alper ‘Bana çok tepki var, istersen ben ortadan kaybolayım’ dedi. Tabii ki biz asla böyle bir şeye gerek görmedik ve herşeyi göğüslemeye hazır olduğumuzu söyledik. Onun Ergenekon’da ve diğer konularda eleştirildiği şeyler oldu ama bu onu kötü bir gazeteci yapmaz. Türkiye’de eleştiriyi işlevsizleştiren bir aşırılık var. Bizim bir genç arkadaşımız Alper Görmüş geldi diye, onun, devletin ideolojik aygıtı olduğu düşüncesiyle işten ayrıldı.”
İmam hatip meselesinde cüret var
Türkiye’deki bir çok medya kuruluşunda sorunlar olduğundan bahseden Engin, “Türkiye’de bağımsız habercilik eskiden beri var. Ancak oralarda da bir takım etnik ya da dini temelli kışkırtmalar başta olmak üzere bazı takıntılar görüyorsunuz” dedi ve devam etti:
“Benim mesleği öğrendiğim Cumhuriyet Gazetesi, sahiplik yapısı açısından Türkiye’nin en önemli gazetesi. Sonuçta bir vakfa ait.  Başbakanın vergi kaçırdığını 9 sütun manşet yapabilen bir gazete Cumhuriyet. Orada bile yöneticilik yaparken bir şey dikkatimi çekti. Muhabirler imam hatip meselelerindeki haberlerde daha rahat davranıyorlardı. Bakıyorsunuz ki diğer haberlerde daha titiz çocuk. Kendisine, durumun kıyısından köşesinden bir hadise çıkarmış ve haber yapmış. Ama imam hatip konusunda böyle değillerdi. Bir dikkatsizlik, bir cüret var. Bu durum gazetecilere bile sirayet etti. “
 “Platform” yasak
Engin, Platform 24 adlı bir dernek kurmak istediklerini ancak Gezi olaylarından sonra “platform” kelimesinin yasaklandığı söyledi:
 “Geçtiğimiz hafta P24 adında bir platform kurduk. Yalnız Gezi olaylarından sonra, zannediyorum ki platform adını da yasaklamışlar. Derneklerde artık platform ismi kullanılamıyor, izin vermediler. Sonradan ‘Punto 24’ diye bir şey uydurduk. Hasan Cemal başkanlığını üstlendi. P24 ‘de savunma, ekonomi, magazin gazeteciliği gibi alanlarda bir üniversiteyle yapacağımız seminer programları yer alacak.”
 “Keskin nişancıya ihtiyaç var”

Muhabire çok ihtiyacımız var diyen Engin ekledi:
“Ankara’da çalıştırdığımız arkadaşımızı kadromuza alamıyoruz, neyse ki emekli, ama inanabiliyor musunuz 25 yıllık gazeteciye ayda 750 lira ücret ödüyoruz. Yine de muazzam çalışıyor, günde 3-4 haber giriyor ve çok yardımı dokunuyor. Londra, Amerika, Almanya’da arkadaşlarımız var, onlardan da içerik alıyoruz. Muhabire çok ihtiyacımız var. En azından elimizde bir keskin nişancı olarak 3-4 kişi daha olsa çok iyi olacak.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder