Hristiyan aleminin en
kutsal yerlerinden biri olan Büyükada’daki Ortodoks Aya Yorgi Kilisesi’ne, her
yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde gelen, her dinden ziyaretçilerin akın
etmelerine son on üç gün kaldı.
Büyük Ada’da Yücetepe’de bulunan Aya Yorgi Kilisesi
özellikle 23 Nisan ve 24 Eylül aylarında ziyaretçi akınına uğruyor. Büyükada'nın
en yüksek tepesi olan Aya Yorgi Tepesi'nde bulunan Aya Yorgi Kilisesi’ne, uzun ve dik bir yokuşu
deyim yerindeyse tırmanarak
varıyorsunuz. Saint George adına inşa edilmiş olan kilisenin orijinal
adı Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı. Manastır, Ortodoks kilisesinin
otoritesi olarak görülen Başpiskoposluğun, Türkiye’de kabul ettiği manastır
olma özelliğini de taşımakta.
Özellikle 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde adaya gelen
ziyaretçiler, Aya Yorgi yokuşunu çıkarken, dileklerinin gerçekleşmesi için
ağaçlara ve bağlayabildikleri her yere, mendil ve eşarp gibi çeşitli şeyler
bağlıyorlar. O tarihlerde adaya giderseniz her yerde makarayla ip satıldığını
göreceksiniz. İnsanlar, yokuşun en altından başlayarak Aya Yorgi’ye varana
kadar bu ipleri makaradan açıyorlar ve eğer hiç konuşmadan bu şekilde kiliseye
varırlarsa dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar. Ayrıca yokuşu çıkan genç
yaşlı herkes çeşitli dilek dileme yollarına başvuruyor. Örneğin, yaşlı bir
teyzenin, hiç yorulmadan o dik yokuşu çıktığını ve ev dilediği için taşları
birbirinin üzerine koyarak onları sırayla dizdiğini gördüm. Ortodoks Yrd. Doç.
Dr. Mimar Apostolos Poridis’in söylediğine göre, kilisenin inşa nedeni olan Aziz
Yorgi‘nin ikonası genel inanca göre mucizevi:
“Bizim dinimizde buradaki ikonaların hastalıkları iyileştirdiği inancı hakimdir. Yürüyemeyen birini yokuştan çıkartıp Aya Yorgi’ye getirdiklerinde o kişi yokuşu kendisi yürüyerek indi.” Hristiyan inanışına göre, Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanların yarı hacı sayıldığı söyleniyor. Ama Poridis bu söylentiyi kabul etmiyor: “Benim inancıma göre Efes’teki Meryem Ana Kilisesi’ne gidildiğinde hacı olunur.”
“Bizim dinimizde buradaki ikonaların hastalıkları iyileştirdiği inancı hakimdir. Yürüyemeyen birini yokuştan çıkartıp Aya Yorgi’ye getirdiklerinde o kişi yokuşu kendisi yürüyerek indi.” Hristiyan inanışına göre, Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanların yarı hacı sayıldığı söyleniyor. Ama Poridis bu söylentiyi kabul etmiyor: “Benim inancıma göre Efes’teki Meryem Ana Kilisesi’ne gidildiğinde hacı olunur.”
Kimileri için, tanrıya giden yolda azimle ve sabırla yürümek
anlamına gelen, ucu görünmeyen dik yokuş, kimileri için eğlence kaynağı. On beş
yıldır Büyükada’da yaşayan 25 yaşındaki Eylül Çevik Aya Yorgi’nin adalılar için
bir etkinlik olduğunu söylüyor: “Biz dolunaylarda çıkar oraya içmeye gideriz.
Yaz gelince tırmanırız gece kamp kurarız kilisenin önünde. Adalılar için artık
dini değerini kaybetmiş olmasına rağmen Aya Yorgi, adanın en güzel noktasıdır.
Özeldir her gidiş.” Eylül Çevik, adanın kalabalık halini sevmediğini
vurgulayarak, kendisinin 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde Büyükada’dan
gittiğini söylüyor..
Ziyaretçilerin Büyükada’ya akın ettiği ve insanların, adada
kalabalıktan dolayı neredeyse yürüyecek yer bulamadıkları 23 Nisan ve 24 Eylül
tarihlerinin önemi nerden geliyor?
Ortodoksların insan isimlerini yılın her bir gününe yayarak kutladıkları
“isim günleri” var. 23 Nisan ve 24 Eylül de bu isim günlerinden. Ortodokslar,
23 Nisan’ı Yorgoların isim günü yani Aziz Yorgo bayramları olarak belirlediler.
Bu yüzden özellikle Doğu Ortodoks ve Katolik ülkelerinde 23 Nisan, her yıl ismi
Yorgo olanlar için kutlanıyor. Bu tarih, Saint George yani Aya Yorgi’nin ölüm
tarihi.
24 Eylül’ün isim kutsallığı ise bambaşka. 24 Eylül,
Hristiyan aleminde kutsal olan Ayie Thekla’nın (Azize Thekla) anıldığı gün…
Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Paulus’u dinleyerek
Hristiyanlık dininden etkilenen 17 yaşındaki Azize Thekla, Konya ve çevresinde
Hristiyanlığı yaymaya çalışırken Romalı putperestlerin ağır işkencelerine maruz
kalıyor. Her seferinde mucizelerle hayatta kalan Thekla, kaçarak Silifke’deki
yeraltında bulunan bir mağaraya saklanıyor. Azize Thekla’nın içinde yaşadığı,
bugün Silifke’de bulunan ve “Meryemlik” adı verilen, Hristiyanlığın en eski ve
en önemli merkezlerinden olan mağara, günümüzde yeraltı kilisesi olarak
kullanılıyor ve Hristiyanlarca kutsal sayılıyor. Hristiyanlar, Azize Thekla’yı
anmak için her 24 Eylül’de Aya Yorgi’ye geliyorlar.
Aya Yorgi’nin yapılış hikayesine gelecek olursak…
Agios Georgios Kilisesi (Aya Yorgi Kilisesi) ilk olarak
Bizans döneminde 10.yy da İmparator Nikiforos Fokas tarafından yapıldı. 1204 yılında gerçekleşen 4. Haçlı Seferi
sırasında Latinler tarafından tahrip edildi. 1302 yılındaki başka bir korsan
saldırısında ise binaları tekrar yandı.
Bunun üzerine rahipler aziz Agios Georgios’un ikonasını ulaşılması ve
bulunması zor bir yere gizledikten sonra bölgeyi terk ettiler. Bundan yüzyıllar
sonra azizin ikonası Mora Yarımadası’ndan
bir çoban tarafından, rüyasına giren Aziz Agios Georgios’un yönlendirmesi
ile bulundu. Bundan sora Patrikhane
kayıtlarına göre , kilise 1751-1752 yıllarında rahip İsaias tarafından tekrar
yapıldı. 1908 yılında bas rahip Dionisos tarafından günümüzdeki kilise binası
inşa edildi.
Dilden dile anlatılarak günümüze kadar gelen Mora’lı çoban
IV. Murad zamanında Aya Yorgi ikonasını buldu. Çobanın hikayesi ise şöyle…
Çobanın rüyasına üç gün üst üste Aya Yorgi (Saint George)
girer ve ondan uzun yokuşu çıkmasını, çan seslerini duyduğu anda bulunduğu yeri
kazmasını söyler. Çıplak ayaklarıyla yokuşu tırmanan çoban, tepeye yakın bir
yerde çan seslerini duyar ve bulunduğu yeri kazmaya başlar. Saint George'un denizden
çıkan bir canavarı mızrağı ile öldürdüğü bir ikona bulur. Bizans döneminde
işgal edilen Prinpiko Adası’nın papazları, bu ikona ve diğer bazı kutsal
eşyaları buraya gömmüşlerdir. Çobanın bulduğu bu ikona şimdi kilisede sergileniyor.
Mimar Poridis, Aya Yorgi Kilisesi’nin kubbeli, dikdörtgen ve
haç planlı olduğunu söylüyor. Bu özellik kilisenin dışında da yani çatı
yapısında da kendini gösteriyor. Poridis, bu plan tipinin kronolojik olarak
9.yy Bizans dönemi kilise mimarisi izlerini taşıdığını belirtiyor. Mimar Poridis, kilisenin iç mekanında, kalem
işlerinin bulunduğunu ve bu işlerin yapılmış olduğu dönemin genel beğenilerine
uygun olarak gölgeli Osmanlı Baroku tarzında olduğunu da söylüyor.
Havari: İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği
oniki yardımcısı ve öğrencisinden her biri.
İkona: Ortodoks kiliselerinde kutsal resimlere verilen ad.
Osmanlı Baroku : Batı tarzdaki sanatlardan etkilenerek
oluşturulan 1720-1830 yılları arasında süren bir sanat görüşüdür.