Mehmet ile Yorgo’nun beraber görev yaptığı sınır kapısından giriş yaptık Yunanistan’a. 10 Kasım’ın önemi hissedilmeye başlamıştı otobüste. Binlerce kişi bakanın konuşma yapacağı 10 Kasım törenine doğru yola çıktı. Kuruluşu MÖ 315 yılına dayanan, ismini kurucusu Makedonya Kralı Kassandros’un Makedonya tahtında hak iddia edebilmek için evlendiği, Büyük İskender’in kız kardeşi Thessaloniki’den alan şehre, Selaniki’ye… Selanik’e…
Selanik, 1912’de anlaşmayla Yunan Krallığı’na verilen ve
Osmanlı geçmişini bir an önce unutmaya çalışan bir şehir. O kadar ki, Selanik’te
Osmanlılar tarafından inşa edilmiş, günümüze kadar gelmiş, tek düzgün kalmış
yapı ve Selanik’in simgesi olan Beyaz Kule, Kanuni zamanında yapılıyor. Ancak
Yunanlılar tarafından alındıktan sonra
şehri vaftiz etmek ve Osmanlı’dan arındırmak için bu kale dahil her yer beyaza boyanıyor.
Böylece ismi Beyaz Kule olarak kalıyor.
Atatürk Evi ise dışardan bakıldığında hala ilk günkü güzelliğini koruyordu. Aya Dimitriya Mahallesin’de ve Apostolu Pavlu Caddesi üzerinde yer alan Atatürk Evi, Yunan polisleri tarafından caddede trafiğin olmasını engellemek ve gelen geçeni denetlemek adına kapatıldı. Polis, özel güvenlik önlemleri almış, ziyaretçi Türkleri bekliyordu. Bir süre caddeden sadece Türklerin geldiği otobüslerin geçmesine izin verildi. Türkler, biraz sonra “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları atılacak törene doğru gidiyordu.
Daracık alanda, yüzlerce insan Atatürk’ün evine girebilmek için parlayan gözlerle bakarken saat 9 a geliyor…
Ses sistemi ve evin
bahçesinde konuşma yapanların görüntüsünü veren ekran, bahçe kapısının üzerine
kurulmuş. Dışarda yani bahçe kapısının dışındaki alandaysanız, içeriyi buradan
görüyor ve duyuyorsunuz. Ancak o gün ekran daha çok evin dışındakileri gösterdi.
Türkiye’deki sirenler elbette burada yok. Hafif bir müzik
eşliğinde 2 dakika saygı duruşu…
İstiklal Marşı ve misilleme Andımız’dan sonra yapılan, “ Türkiye laiktir laik kalacak”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları, balkonunda minik bir Yunan bayrağı bulunan teyzenin, balkonunda oturup toplanmış kalabalığı şaşkınlıkla izlemesine neden oluyor. Kadın Türklerdeki gerginliği hissetmişti ve gözünü ayırmadan töreni izliyordu. Onu fark eden ziyaretçilerin yüzlerindeki gülümseme kısa sürdü.
İstiklal Marşı ve misilleme Andımız’dan sonra yapılan, “ Türkiye laiktir laik kalacak”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları, balkonunda minik bir Yunan bayrağı bulunan teyzenin, balkonunda oturup toplanmış kalabalığı şaşkınlıkla izlemesine neden oluyor. Kadın Türklerdeki gerginliği hissetmişti ve gözünü ayırmadan töreni izliyordu. Onu fark eden ziyaretçilerin yüzlerindeki gülümseme kısa sürdü.
Tam da “Keşke duyduğum şeyler arasında Atatürk’ün sevdiği
şarkılar olsa da yapılan şey resmi törenin görev algısından biraz olsun çıksa”
diye düşünürken gelen bu sloganlar, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun
konuşmasından sonra arttı. Bakan geldikten sonra insanların yüzlerindeki
heyecan birden yerini öfkeye bıraktı. Artık yüzlerde Atatürk’ün Evi’ni görmenin
ve onu anmanın mutluluğu yerine hoşnutsuz homurdanmalar vardı.
“Büyük Türk milleti, kendisinin milletimize vasiyet olarak söylediği, muhasır medeniyet seviyesinin üzerindeki yolculuğa, onu daha iyi anlayarak, onun o mücadeleci ruhunu milletle gönül gönüle, omuz omuza yaptığı mücadeleyi, bundan sonra biz de milletimizle birlik ve beraberlik içinde, güçlü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni oluşturmanın gayreti içinde olacağız” diyordu Müezzinoğlu. Ancak dışardaki insanlar, o konuşurken sesleri daha da yükseldiği için bakanın bu sözlerini anlamamıştı. Anlayanlardan da “eminim öyledir” konuşmaları geliyordu.
İki bini aşkın kişinin olduğu alanda, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları üyeleri ve gazeteciler göze çarpıyordu. Ayrıca çok sayıda insan grup halinde Ata’yı anmak için Yunanistan’ın yolunu tutmuştu. Bu insanlardan kimisi ağlıyor, kimisi slogan başlatmaya çalışıyor, kimisi de onları videoya çekiyordu.
Resmi törenden sonra, katılan birçok okulun öğrencileri
hazırladıkları konuşmaları sundular. Türkiye’deki törenlerden tek farkı Yunan
polislerinin aldıkları önemler ve Yunan vatandaşlarının şaşkın bakışlarıydı…
Atatürk'ün yaşadığı evi 1932 yılında
Yunan Başbakanı kendisine hediye ediyor,
ancak Atatürk buraya hiç dönemiyor. Bu yüzden dışişleri bakanına talimat
veriyor ve buranın konsolosluk olmasını istiyor. Öldükten sonra ise müze olarak
kullanılmaya başlanıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev,
Kültür ve Turizm ile Dışişleri Bakanlıkları tarafından restore edildi,
çalışmalar 3 yıl sürdü. Ağustos 2013’de Bakan Ömer Çelik tarafından yeniden
açıldı. Müzede sadece eşyaların fotoğrafları yer alıyor. Eşyalar ise
restorasyon çalışmasından sonra Ankara, Samsun ve İznik'teki müzelere gönderildi.
Modern müzeye dönüştürülen Atatürk Evi’ne Marmara Üniversitesi, Yeditepe
Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi katkıda bulundu.
Eşyaların imitasyon olduğu, Atatürk’ün onları
hiç kullanmadığı söylense de Atatürk Evi’ne giden ziyaretçiler beklediklerini
alamadıklarını söylüyorlar. Gazeteci
Stelyo Berberakis de ziyaretçilerin görüşlerini paylaşıyor:
“Tadilattan geçmiş yeni evi ziyaret edenler, ‘Atatürk Müzesi’ yerine, yeni inşa edilmiş kiralık lüks ve boş bir dairenin içinde dolaşır gibi hissediyor kendilerini. Ben Atatürk’ün gerçekten müze niteliği taşıyan eski evinin korunmasını isterdim.”
“Tadilattan geçmiş yeni evi ziyaret edenler, ‘Atatürk Müzesi’ yerine, yeni inşa edilmiş kiralık lüks ve boş bir dairenin içinde dolaşır gibi hissediyor kendilerini. Ben Atatürk’ün gerçekten müze niteliği taşıyan eski evinin korunmasını isterdim.”
Evde Murat Taşkın’ın yaptığı Atatürk'ün balmumu heykeli var. Bahçeye girdiğinizde Atatürk doğduğunda babası tarafından dikilen nar ağacını görüyorsunuz. Bu ağaç Atatürk'ten arda kalan tek canlı varlık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder